Hasta Haklari Aktivistleri Dernegi

Haberler

Sağlık Sektörü ve Hak İhlâllerindeki Haberler

Artan "Sezaryen" Oranlarının İncelenmesi

Hasta Hakları Aktivistleri Derneği olarak 2009 yılında “Geri Dönüşü Olmayan Karar Sezaryen” başlıklı raporumuzu basınla paylaşmıştık. Kamuoyunda büyük ilgi gören raporumuz Sağlık Bakanlığı tarafından da dikkate alınmış akabinde Umumi Hıfzıssıhha Kanununa eklenen bir madde ile 2012 yılında tıbbi endikasyon olmaksızın sadece anne ve hekim isteği ile sezaryen yapılmasının önlenmesi amacıyla sezaryen ameliyatı için “tıbbi zorunluluk” şartı getirilmiştir.

Aradan 11 yıl geçmesine rağmen sezaryen oranlarındaki artışın önüne geçil(e)memiş olması neticesinde güncel bilgi ve rakamları ihtiva eden raporumuzu kamuoyuyla paylaşmaktayız.

Hasta Hakları Aktivistleri Derneği olarak 2009 yılında “Geri Dönüşü Olmayan Karar Sezaryen” başlıklı raporumuzu basınla paylaşmıştık. Kamuoyunda büyük ilgi gören raporumuz Sağlık Bakanlığı tarafından da dikkate alınmış akabinde Umumi Hıfzıssıhha Kanununa eklenen bir madde ile 2012 yılında tıbbi endikasyon olmaksızın sadece anne ve hekim isteği ile sezaryen yapılmasının önlenmesi amacıyla sezaryen ameliyatı için “tıbbi zorunluluk” şartı getirilmiştir.

Aradan 11 yıl geçmesine rağmen sezaryen oranlarındaki artışın önüne geçil(e)memiş olması neticesinde güncel bilgi ve rakamları ihtiva eden raporumuzu kamuoyuyla paylaşmaktayız.

Raporumuzda güncellenmiş oranlara yer verilerek sezaryen doğumlardaki önüne geçilemeyen bu artışın neden -sonuçları ve çözüm önerileri üzerinde durulmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği sezaryen doğum oranı tüm doğumların % 15-18’i olmasına rağmen ülkemizde tüm doğumlar içindeki sezaryen doğum oranı 2003 yılında 21,2 2009 yılında 42,7 iken 2019 yılında 54,4’e yükselmiştir.

Sektörlere göre hastanede yapılan doğumların sezaryen oranlarına bakıldığında 2017 verilerine göre %69,7 ile özel hastanelerin birinci sırada yer aldığını görmekteyiz.

Bölgelere göre sezaryen oranlarına bakıldığında 2019 verilerine göre %64 ile Akdeniz bölgesinin birinci sırada yer aldığını görmekteyiz.

Yapılan çalışmalarda en son veriler dünyada yaklaşık her beş kadından birinin sezaryen ile doğum yaptığını gösterse de Norveç, Hollanda, Danimarka, Almanya, Finlandiya gibi ülkeler Dünya Sağlık Örgütünün tavsiye oranlarına yaklaşan en az artışa sahip ülkelerdendir. Dünya artan sezaryen oranlarını düşürmek için uzun vadeli çalımalar yaparken ülkemizde halen sezaryen güvenilir doğum yöntemi olarak sunulmaktadır.

Yapılan çalışmalar sezaryen doğumun anne ve bebek üzerinde uzun vadeli zararları olduğunu ispatlamaktadır. Normal doğuma göre hiçbir üstünlüğü ispatlanamamış olan sezaryene, anne ve hekimlerin bu doğal olmayan yönteme sürüklenmesine engel olmak için artık artan sezaryen oranlarını doğru okumamız gerekmektedir.

Sonuç itibariyle: %54,4’e çıkan sezaryen oranı iki kadından birinin gebeliğinin ameliyatla sonlandığını göstermektedir. Oysa;

- Sezaryen seçilecek bir doğum yöntemi değil yolunda gitmeyen doğum eylemine yapılan tıbbi bir müdahaledir.

- Ağrı korkusu sezaryen için bir gerekçe olmamalıdır.

- Hem sezaryen esnasında hem sonrasında anne ve bebek için ciddi sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır.

- Hastayı aydınlatma yükümlülüğü; muhtemel komplikasyonları, fayda ve riskleri ile hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri konusunda bilgilendirilmek suretiyle yerine getirilmelidir. Yeterince aydınlatılmayan kadınlar ömür boyu bir ameliyat kesisine mahkum edilmektedirler. Neye rıza gösterdiğini bilmeden imzalanan formlar ise hukuken geçerli kabul edilmemektedir.

- Kanunen yasaklanmış olan endikasyonsuz sezaryen halinde hekimin hukuken sorumluluğu doğmaktadır.

- Hastanede kalma süresi ve yapılan operasyon ve akabindeki tedavi süreci nedeniyle hastane maliyeti de artırmaktadır. Böylelikle ülke ekonomisine de ciddi ekonomik yük getirmektedir.

- Özel sağlık hizmet sunucuları SGK ile yaptıkları sözleşmeye aykırı ücretler tahsil ederek bu işi ticari ranta çevirmişlerdir.

Sezaryen Oranlarını Olağan Seviyelere Getirmek İçin;

- Sezaryen oranlarının yükselmesinde en önemli etken mükerrer sezaryenlerdir. SSVD sezaryen oranlarını düşürmek için etkili bir seçenektir.

- İsteğe bağlı sezaryen oranları gebe eğitimleriyle minimize edilmelidir.

- Ebelerin eğitimi kalitelendirilmelidir.

- Gebe eğitimi yaygınlaştırılmalıdır.

- Hastanelerin fiziki koşulları düzeltilerek, tek kişilik sancı odalarında kadınların mahremiyet hakkına saygı duyulmalı, diğer hastaların ağrılı ve gergin haline şahit olmadan sadece kendi doğumuna odaklanabilmesi sağlanmalıdır.

- Hekimler anne adayını aydınlatma yükümlülüğü doğrultusunda bilgilendirmelidirler.

- Doğum eylemine ve bebeğe saygı duyulmalıdır, tıbbı gerekçe olmadan sezaryen yapılmamalıdır.

- Gereksiz sezaryen ameliyatları kurumsal temelde irdelenmelidir.

Ancak doğal, az medikalleşmiş ve bir hastalık olarak kodlanmayan bir sistemde makul sezaryen oranları görülebilecektir. Sağlık Bakanlığı sezaryen konusuna ciddiyetle yaklaşmalı gerekli eğitim ve projeler biran önce hayata geçirilmelidir. Nesillerin sağlığı için anne adaylarını doğumlarına sahip çıkmaya, Sağlık Bakanlığını da göreve davet ediyoruz.

Sezaryen Raporu'nun tamamını okumak için burayı tıklayınız...

Hasta Hakları Aktivistleri Derneği

Etiketler...
sezaryen raporu